Küresel salgın ve devamında deprem, birey olarak farkındalıklarımızı arttırdı. Kendimize, esenliğimize, önceliklerimize, tercihlerimize daha fazla odaklanmamıza sebep oldu. Zamanın alternatif maliyetinin büyüklüğünü dehşetle anladık. Hep bu zamanlarda; üreten tüketici olma, Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisindeki kendini gerçekleştirme seviyesine ulaşma, hayatımızı anlamlı kılma derdine düştük. Kendimizi ve birbirimizi tanımak için pek çok uğraştık, ne severiz, neye yeteneğimiz var, ne yaparsak yaşamımızı daha anlamlı hissederiz gibi birçok sorunun cevabını aradık. Canımız için korktuk, hızla geçen zamandan endişe ettik, en çok şimdi kendimizi aradık ve de tekrar tekrar kaybettik.
Sonsuz seçeneklerimiz oluştu diğer taraftan. Markalar, ürünler, teklifler, fikirler havalarda uçuşmaya başladı. Senkron, asenkron, yüzyüze yaşamlarımız oldu, dostlarımız ve tanışlarımız. Evden çalışmayı denedik, hatta sohbet etmeyi, alışveriş yapmayı, eğitim almayı. Dijital dönüşüm, küresel salgınla beraber öngörülemeyen bir ivme kazandı. Her bir kuşak, hızla dijital okuryazarlık becerileri kazandı.
Sosyal medya fenomenlerimiz oldu takip halinde olduğumuz ya da sosyal medya fenomeni olma peşine düştük. Sosyal medyada tanınır olmayı da, para kazanmayı da, öğrenmeyi de sevdik. Ama her güzelin bir kusuru olduğu gibi, sosyal medyada sörf yapmanın da bedeli olduğunu keşfettik. Sosyal sorumlu ve etik olmanın, yasal olarak kendimizi korumanın, takipçi ve takip edilen haklarına öncelik vermenin zaruriyetini gördük.
Küresel salgın bir çoğumuzun geçici olarak koku duyusunu elimizden aldığında; muhteşem görünen elma saman tadında, et ise lastik çiğniyor gibi hissettirdi. Hastalık, şöminenin başında prensle tanışmak için baloya gelmeyi bekleyen külkedisine, bu fırsatı verdi. Oysa, pazarlama iletişiminde, öncelikli olarak tüketicinin gözüne ve kulağına odaklanan stratejiler tercih edilmekteydi. Pazarlamacılar, görsel ve işitsel etkilerin tek başına tüketicileri ikna etmesinin mümkün olmadığını anladılar. Tat, koku ve dokunma duyuları da hedeflenerek artan iknaya ulaşmaya karar verdiler. Sonsuz seçenekle karşı karşıya olan tüketicilerin gözünde farklılaşmak için duyusal pazarlama, kuvvetle tercih edilmeye başlandı. Duyuların bizi harekete geçirdiği, duyguları kuvvetlendirdiği, hayal gücünü canlandırdığı, derin kullanıcı deneyimini ateşlediği ve kalıcı unutulmaz anlar bıraktığı tüm paydaşlar tarafından anlaşıldı. Marka vizyonu ile uyumlu imza kokular ekstra temas noktası yaratarak kalıcı etkiye ve tekrarlanan satın almalara sebep olduğu yapılan araştırmalar sonucunda belirlendi. Markaların kokusunu almalı mıyım? diye soruyor artık marka yöneticileri.
Bütünsel olarak kendimizi geliştirmeye, yeni şeyler öğrenmeye, yeni dünyalar keşfetmeye, yaratmaya mecnun olduk. Hiçbir zaman olmadığı kadar önemli oldu gelişmek, yetişmek, yaratmak.
Yukarıdaki tüm yeni alışkanlıklar, tutumlar ve davranışlar, Ocak ayı için BEDAM bünyesinde yeni eğitimler geliştirmemize sebep oldu. Eğitimlerimizi tercih eden müşterilerimiz için dönemin doğasına uygun olarak hibrid eğitimler planladık. Çünkü artık, hem yüzyüze hem de çevrim içi biçimde hizmetleri satın almak istiyoruz. Yer ve bilgi faydasını katlanarak arttıran hibrid hizmet modelleri, tüketicilerin bugünün kabul ve talep gören tercihini oluşturdu.
Ocak ayında, Arabuluculuk ve KGK gibi düzenli ve markalaşmış eğitimlerimizin yanısıra yeni ve çarpıcı eğitimlerimizi de hedef kitlemizin beğenisine sunmak için planladık. Bu eğitimlerde temel hedefimiz, eğitimleri satın alan bireylerde, kendileri için özel tasarlanmış, onların isteklerine uyarlanmış eğitimler olduğu algısı yaratmaktı. Bu algıyı yaratmak için öncelikli olarak dönemin ruhuna odaklandık. Kokunun marka pazarlamasında kullanılması ve sorumlu sosyal medya etkileyiciliği, barista gibi mesleki yetkinlikleri geliştiren eğitimlerin yanısıra yüz yogası, vitray ve mozaik gibi kişisel gelişim bağlamında eğitimleri de tasarladık. Ayrıca, yatçılık ya da iha eğitimleri gibi geniş bir yelpazede ihtiyaçlara cevap vermeye çaba gösterdik.
Kişisel eğitimlerin yanısıra kurumların bağlamına göre uyarlanmış eğitimleri, rakiplerimize göre kendimizi farklılaştırarak rekabet avantajı yaratmak için şekillendirdik. Bu doğrultuda, geniş bir yelpazede kurumların ihtiyaçlarına da cevap verdik. Yerel yönetimler ile sivil toplum kuruluşları ile paydaşlık yaparak topluma fayda yaratacak sosyal sorumluluk projelerine de destek verdik. Tütün ürünlerini bırakmaya yönelik uzmanlık eğitimi sertifika programı paydaş olmaktan gurur duyduğumuz bir program olarak Ocak ayında gerçekleşti. Kamudaki paydaşlarımız ile de sinerji yaratan eğitimler tasarladık.
Son olarak, “BEDAM her zaman önde ve öncü” sloganıyla yolumuza devam edeceğimizi ifade etmek isterim.
Bizi takip etmeye devam edin. Yalnızca bir telefon uzağınızdayız. Size özel, sizi ve ihtiyaçlarını tanımlayan bir eğitim tasarlayalım.
Prof. Dr. Feride Bahar IŞIN
BEDAM Müdürü