Sevgiliniz veya bir iş arkadaşınız sizi en son ne zaman kızdırdı? Belki de düşüncesizce bir şey söylediler ya da size haddinden çok iş yüklediler ya da sosyal medyada kötü bir şeyler yayınladılar?
Hayat bir ilişkiler ağıdır. Sosyal canlılar olarak birbirimize doğrudan bağımlıyız. Kendinizi, size mutluluk ve neşe getiren iyi insanlarla kuşatmaya çalışırken, muhtemelen hayatta zor insanlarla uğraşmak zorunda kalacaksınız bunu unutmayın.
Roma imparatoru Marcus Aurelius, her gün zor insanlardan payına düşeni almak zorunda kalarak yaşamını sürdürdü. Öyle ki şu satırları günlüğüne kaydetti:
Sabah uyandığınızda kendinize şunu söyleyin: Bugün uğraştığım insanlar bana günün her dakikası karışacak, nankör, kibirli, sahtekâr, kıskanç ve huysuz olacaklar. İnsanlar böyledir, çünkü kötülükten iyiyi ayıramazlar. Ama ben iyinin güzelliğini ve kötülüğün çirkinliğini gördüm ve yanlış yapanın benimle ilgili bir doğası olduğunu – aynı kan ya da doğumdan değil, aynı zihne sahip olduğunu ve ilahi olandan bir pay aldığını fark ettim. Ve bu yüzden hiçbiri bana zarar veremez.
Başını belaya sokan kişilerin genellikle cahil olduklarına inanıyordu. Neden? Çünkü bu zihinsel çerçeve, insanlarla empati kurmasına yardımcı oldu. Birinin kusurlarının cehaletinden kaynaklandığına inanarak, onlara acınabilir ve hatalarını daha kolay mazur gösterebilirsiniz.
Stoacılığın temel inançlarından biri, yıkıcı duyguların yargıdaki hatalardan kaynaklandığıdır. Stoacılar, birçok şeyin kontrolümüzde olmadığına inanıyor. Durumlarla başa çıkmanın bir yolu, daha kötüsünü beklemektir (olumsuz görselleştirmeler yoluyla).
Zor bir meslektaşınızla bir sonraki görüşmenizden önce, ters gidebilecek her şeyi düşünerek hazırlanın. Toplantı sırasında onların eylemlerine değil, tepkilerinize odaklanın.
Epiktetos’un bize verdiği tavsiyeyi hatırlayın: “İnsan olaylarla değil, onlara verdiği anlamla şekillenir.”